İş Sağlığı ve Güvenliğinin uygulanması iki bölümden oluşur. Birincisi yasanın eksiksiz olması bir diğeri ise denetimin yeterli seviyede olmasıdır. En son 2012 yılında çıkarılan 6331 sayılı kanun ile iş güvenliği maddeleri özerk hale getirilmiş ve alınması gereken bütün önlemler sıralanmıştır.
Yargı kararlarına baktığımızda ise işveren maliyeti ne olursa olsun her türlü önlemi almakla yükümlüdür denilmiştir. Bize göre ise asıl sorun denetim noktasındadır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının yetersiz personeli yüzünden denetimler çok yetersiz kalmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu ise iş kazası olduktan sonra gelir bağlama noktasında denetim yapmaktadır. Denetim eksikliği açık olarak görüldüğünden ise bu yetki ortak sağlık ve güvenlik birimlerine verilmiştir.
6331 sayılı Kanun ile gelen denetimin finans durumu ise işverenler tarafından direk olarak denetim şirketleri üzerine bırakılmıştır. Böylece işverenin maliyet yükü de artırılmış oldu. Her ne kadar kısa vadeli primlerin oranları düşürülse de denetim şirketleri hizmetlerinin fatura karşılığını işverenden alırlar. İster doğru bulalım ister yanlış. Sistem bu şekilde çalışmaktadır. İş kazaları sayısal olarak azalsa da hedeflenen rakamlara getirilememiştir. Bunun ana nedenleri içerisinde az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde maliyetleri indirme ve karlılığı artırma arzuları işvereni ister istemez önlem almaktan alıkoymaktadır. Zira alınacak iş güvenliği önlemlerinin sektörlere göre bütün maliyetin % 3-4 ünü oluşturmaktadır. Fakat eksik kar bildirimi, malzemenin düşük nitelikte tutulması, iş güvenliliği önlemlerinin alınmaması maalesef işverenin en önemli kar kapıları olmuştur. Mevcut sistem içinde ölüm veya sürekli iş göremez hale gelmenin en büyük zararını SGK çekmekte, siyasi çemberin içerisinde dolaşan bu durum verilen yardımların da artmasını öngörmektedir.
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNDE ALTERNATİF SİSTEM
Biz iş kazası ve meslek hastalıklarına sigorta çeşitliliği bakımında kısa vadeli sigorta diye adlandırıyoruz. Uzun ve kısa tüm sigortalar SGK kapsamındadır. Ancak gelişmiş ülkelerde kısa vadeli sigortalar kaza ve meslek hastalığı halinde sigorta yükü sandıklara verilmiş ve bu sandıklara iş sağlığı ve güvenliği üzerinde denetim hakkı getirilmiştir. (bkz. Almanya)
PEKİ İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ BİZE UYARLANDIĞINDA NASIL OLMALIDIR
1- Öncelikle kısa vadeli sigortalar diye adlandırdığımız iş kazaları ve meslek hastalıkları gibi sigorta türleri SGK içinde özerk bir fon oluşturulup bu fona devredilmeli.
2- Alt yapının oluşturulup belirli bir yol kat edildiğinde, mevcut sigorta şirketleri gibi özel sigorta şirketlerine bırakılmalı, yani hem kısa vadeli sigorta primlerini tahsil etme yetkisi hem gelir bağlama yetkisi bu şirketlere verilmelidir.
3- Denetim yetkisi ise çalışma bakanlığının yetkilendirdiği ortak sağlık ve güvenlik birimlerine verilmeli. Osgb’de çalışan isg profesyonellerinin ücretlerini de işverenden tahsil ettirmek yerine bu fondan aldırtılmalı. İş güvenliği sözleşmeleri SGK üzerinden yapılmalı, işverenden bağımsız olan osgb firmaları, ekonomik bağımsızlığını da kazandığından tam bir denetim yapmalılar. SGK ve Çalışma Bakanlığı yetkilileri bu şirketler üzerinde denetim yapmalıdır. Yani iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimleri bağımsız olarak denetim yapmalıdır.
4- Bütün sektörün adeta kanayan yarası olan taşeron uygulaması muhakkak sonlandırılmalı ve çalışanlar gerçek kimliğine kavuşturulmalıdır. Böylece sürekli değişen çalışan profilinden uzaklaşıp kökleşmiş, adapte olmuş çalışan profiline geçilmelidir.
Sonuç olarak aslında yasal zeminde çok fazla boşluk yoktur. Sadece uygulama noktasında sıkıntılar vardır ve İş Güvenliği Uzmanlarının mesleki bağımsızlıklarını kazandırmak gerekmektedir. Her kazadan sonra günah keçisi ilan edilen uzmanlar böylece gerçek statüsüne ulaşmış ve tam donanımlı yetkileri ile bu kazaların önüne önemli ölçüde geçmiş olacaktır.